İhtimal

Yarın ne olacağını bilseydim, ne olurdu? Bu bilgelik bana ne katardı ya da benden neyi götürürdü? Bana neye mal olurdu?

Muğlak yaftasıyla hayatımıza dahil olan her durumdan nefret ettiğimi itiraf ediyorum. Net olmayan her şey sinir bozucu. Siyah ve beyazın arasında kalan gri, hangi tonu olduğuna bakılmaksızın boktandır. Bu doğru...

Sırf yarından bihaber olduğumuz için tüm eylemlerimizin tüm çabalarımızın boşa gitme ihtimalinin var olması ne kadar berbat bir durumsa, o yarından haberdar olmakta aynı derecede sıkıntılı sanırım. Birinde ne olacağından emin olmadığın için ileriye yürümek cazip gelmiyor. Basamakları tek tek çıkmak yerine havadar bir basamakta oturup hücrelerini karanfile bulamayı daha uygun görüyorsun. Çünkü iki basamak sonrasını bilmiyorsun.

Fakat bilsen (ki finali biliyorsun), o iki basamağın ardında seni neyin beklediğinden haberin olsa, bu da sonucu değiştirmiyor. Bu kez de yolun sonunda seni neyin beklediğini bildiğin için mücadeleden vazgeçiyorsun. Her halükarda sinir bozucu bir durum bu.

Ama gerçekçi olmak gerekirse durumun hangisi olursa olsun yine de yürümek zorundasın. Bir basamakta oturup beklemek daha uygun düşse de aklına, bunu yapamıyorsun. Sana bu seçim hakkı tanınmıyor. Belki de insanoğlunun en büyük şanssızlığı budur...

Çünkü Jane'in dediği gibi "Bekleyenlerin başına güzel şeyler gelir."
Gelir mi?
Olabilirdi. Bir ihtimal...

Neyse.



"Sadece acelesi olanlar geride bir şeyler bırakır."
Lincoln



Labels: , ,